Bozcaaada, deniziyle, yeşiliyle, eski evleriyle, rengarenk sokaklarıyla, masmavi koylarıyla ülkemizin eşsiz güzelliklerinden biri. Bozcaada’da ilk dikkat edilmesi gereken hangi ayda gideceğinizi planlamak. Eğer deniz tatili yapacaksanız suyun sıcaklığı özellikle çocuklarımız için çok önemli. Temmuz ayının ortalarına doğru, deniz daha sıcak ve girilebilecek düzeyde oluyor. O yüzden Temmuz ve Ağustos ayları en ideal zaman gitmek için.
Bozcaaada’ya bu yaz ikinci gidişimizdi. İlk gittiğimiz 2015 yılında yeni evli bir çifttik ve tam anlamıyla kafa dinlemeye gelmiştik. Bu yaz 22 aylık minik Defne’miz de yanımızdaydı. Bu yüzden daha seçici olduk otel konusunda. Bir arkadaşımız vasıtasıyla bu yaz yeni açılan Mylos Otel’de üç gün konakladık. Büyük bahçesi, güzel kahvaltısı, temiz, şirin, ferah odaları bizi de Defne’yi de çok mutlu etti. Otel bir aile işletmesi, çok güler yüzlü ve yardımsever davrandılar. Hatta Defne bahçedeki küçük ördek heykelini otelden ayrılana kadar hiç bırakmadı. Aslında otelin sizi memnun etmesi tamamen beklentinize bağlı. Mylos Otelin havuzu ve oyun parkı yok mesela. Bozcaada’nın masmavi, tertemiz denizi dururken kızımı havuza sokmak istemedim doğrusu. Bu yüzden havuz benim kriterim olmadı otel için.
Aracınız varsa sizin için daha avantajlı olur. Elbette birçok yere ulaşım dolmuşla da sağlanıyor ama daha keyifli vakit için araba büyük avantaj. Tesisli plajlara dolmuşlar mevcut ama tesisi olmayan tertemiz koyları da arabayla gezerken görebiliyorsunuz. Şemsiyeniz ve yanınızda yiyecekleriniz varsa sakin bir plajın keyfini çıkarıyorsunuz. Bu arada tekne gezintisi yaparak harika koylar keşfedebilirsiniz ama biz Defne küçük olduğu için bu yaz yapmadık. Gittiğinizde ilk uğrayacağınız plaj Ayazma Plajı olmalı. Tesisi ve yakınlarında birkaç yemek yeri bulunması biz çocuklu aileler için güzel olanak. Ben nereye gidersek gidelim mutlaka yanımda ara öğün için yiyecek taşırım. Tabi ki meyve ve kuru yemişler büyük kurtarıcılardan.
Öğle uykusuna uyuyan çocuğunuz varsa şezlong en güzel yatak 🙂 Hemen üstüne bir havlu, bebişiniz yatınca üstüne de müslin, ohh mis! Defne öğle uykularını 2 saat uyuyan bir bebek. Eşimle bana da güzel bir dinlenme zamanı kalıyordu böylece. Plaj için şöyle bir rutin ayarlamıştık. Sabah en geç 08.30 ‘da kalkıyorduk. Kahvaltı yapıp 10.00 gibi plajda oluyorduk. Defne, kum, güneş, deniz üçlüsünün keyfini çıkardıktan sonra ara öğün meyve yedirip şezlongta onu uyutuyordum. Daha doğrusu yorgunluktan uyuyakalıyordu 🙂 Böylece güneşin en sıcak saatlerinde denizden zorla çıkarma merasimini hiç yaşamadık. Ortalama iki saat uyuduktan sonra uyanıyor, ara öğün atıştırdıktan sonra kum, kova, kürek üçlüsüyle şemsiye altında oyunlar oynuyorduk 16.30’a kadar. Tabi tesisten yemek sipariş edip yiyorduk o arada. Sonra yine deniz, kum,güneş,kürek…
İkinci gün Korukçu Villaları adında özel bir tesise gittik. Çok nezih ve temizdi. Denizin taşlı olan bölümüne halı sermişlerdi böylece direkt denizin kumlu yerine ayak basıyorsunuz. İkinci günü böylece burada çok güzel geçirdik. Yine aynı rutini uyguladık. Daha sonra otele dönüp temizlenip giyindik ve meşhur Polente Tepesi’ne gün batımını izlemeye gittik. Bu sene adı değişmiş Günbatımı olmuş. Şunu söylemeliyim ki şu ana kadar gezip gördüğüm yerlerdeki en güzel gün batımıydı. Buraya adanın merkezinden dolmuşlar kalkıyor ama dediğim gibi araçla gelmek daha güzel. Çünkü yanında kamp sandalyeleri, oturmak için hasır, yiyecek ve içecekler getirip güneşin renkten renge geçerek batışını izlemek harika bir duygu. Tesis kesinlikle yok. Yanınızda tüm ihtiyaçlarınızı bulundurmak önemli o yüzden. Manzara için kesinlikle değer emin olabilirsiniz. Rüzgar gülleri, deniz feneri, kayalıklardan aşağı uçsuz bucaksız bir deniz ve güneş, radyoda Yunan ezgileri…Kısacası harika bir ortam. Romantik de diyebiliriz 🙂 Defne ile hasıra oturup kumdan kaleler yaptık bu eşsiz manzara eşliğinde 🙂 İnsanlar özellikle şaraplarını alıp burada müzikler eşliğinde içiyorlar. Bu manzarayı bozan tek şey ise sinekler. 2015’te gittiğimizde sineklerden dışarıda duramamıştık, arabada seyretmiştik gün batımını. Yanınıza mutlaka sinek savar alın çocuklarınız için. En doğal yöntem ise lavanta yağı ve su karışımıyla elde edeceğiniz sinek savar. Püskürtmeli bir şişeye koyun, açık olan tüm yerlerinize sıkın 🙂 Faydasını göreceksiniz.
Akşam yemeği için balık çok iyi bir alternatif. Özellikle balık restoranlarının ara sokaklarda olup çok güzel şekilde dekore edilmesi çok hoş. İsteyenler için merkezde Çınaraltı’nda ev yemekleri var, zeytinyağlıları enfes. Muhallebisi, gelincik şurubu da harika tatlardan. Yine onları da Çınaraltı Kafe’de yiyip içebilirsiniz. Bir de uğramadan geçemeyeceğiniz Çiçek Pastanesi. Harika damla sakızlı, acı bademli kurabiyeleri var. Mutlaka sevdiklerimize alıp da gidebileceğiniz lezzette… Bir de oradaki teyzelerin ev yapımı salça, reçelin bin bir türlüsü, yöresel çok güzel lezzetler var. İsterseniz satın alabilirsiniz.
Bozcaada denilince üzüm bağlarının muhteşemliği akıllara gelen ilklerden biridir ve tabi ki şarapları 🙂 Şarap fabrikalarının gezimi ve şarap tadımı bildiğim kadarıyla artık yapılmıyor. Sadece şarap satılıyor. Yöreye ait çok güzel şaraplar bulabilirsiniz. En sevdiğimiz Corvus şaraplarıydı. Eylül ayında bağ bozumu festivali oluyor. Aslında güzel ama çok kalabalık olması, adanın o keyifli ve sakin yapısını bozuyor bana göre. O yüzden bu festivale hiç katılmadım. Ayrıca çocukla konser ne kadar dinleyebiliriz, o kalabalıkta nasıl sıkılmasın diye uğraşabiliriz zorluklarını yaşamak da istemedim.
Deniz tatilinin en iyi güzelliklerinden biri bebişler denizde çok yorulunca akşam erkenden ve kolay bir şekilde uyuyorlar. Defne’nin bebek arabasında uyuması özellikle yaz akşamları için bulunmaz bir nimet bize 🙂 Akşam yemeğinden sonra 20.00 ‘de Defne bebek arabasında uyuyordu. Böyle dolaştık Bozcaada’yı akşamları. Tabi ki yüksek müzik gibi çok sesli ortamlarda bulunmadık, Çınaraltı ve Bozcaada Kalesi’nin altındaki kafeler gayet uygun sakinlikte. Sokaklar arnavut kaldırım olduğu için daha elverişli bir bebek arabası yanınıza alabilirsiniz.
Gelelim oyuncaklara. Defne’yi televizyonla, telefon ya da tabletle yemeye hiç alıştırmadık. Yap boz yapar genelde yemek yerken. Artık büyüdüğü için de yemeğini kendi yiyor şimdilerde. Hareketli kitaplar, oyun hamurları, boya kalemleri, en sevdiği masal kitabı, yanından ayırmadığı peluş oyuncakları favorilerimiz arasında. Ama şunu söylemeliyim ki doğa çocuklarımız için bulunmaz fırsat, sanırım en güzel oyuncak. Yemek yeme zamanları dışında çok fazla oyuncaklarla ilgilenmedi Defne. Kumsalda kumdan kaleler yaptık, denizden kovasıyla bol bol su taşıdı, deniz kabukları topladık, denize küçük taşlar atmayı öğrendi, minik hayvanlarını plajda yaptığı küçük gölette yüzdürdük, birbirimize denizde su attık, top oynadık. Hepsinde yüzü daha çok gülüyordu. Bunları yaparken daha mutluydu. Doğayı, hayatında yaşadığı yenilikleri keşfetti. Sanırım en önemli olan da bu: keşfetmek.
Son günümüzde kahvaltıdan sonra hazırlandık. Eşyalarımızı arabaya koyup adayı dolaştık, Çiçek Pastanesi’nden yanımıza sevdiğimiz kurabiyelerden aldık, Çınaraltı’nda son bir kahvemizi içtik feribot saati gelene kadar. Adaya böylece veda ettik.
Adaya ulaşım Geyikli feribotundan yapılıyor. İnternetten gidiş dönüş biletini alınca saatlerce beklemenize gerek kalmıyor. Dönüş içinse hangi saatteki feribota binecekseniz arayıp rezervasyon yaptırmanız yeterli.
Ha bu arada adanın adı neden Bozcaada? Bu konuya da değineyim 🙂 Eski adı Tenedos. Gittiğinizde de göreceksiniz yeşil bir ada değil. Sanırım rüzgarlardan dolayı. Daha cılız bitkiler var. o yüzden sadece toprak rengini görüyorsunuz yani boz rengi. Bu yüzden adı Bozcaada olmuş. Gideceklere şimdiden iyi tatiller.
Yazı Sahibi: Tuğba Ağırman
Instagram: tugba_agirman
Yaz gelse de gitsem😌👌🏽
BeğenBeğen
Ah keşke 😊
BeğenBeğen