Tayland’ta Babymoon

Merhaba ! 🙂 Size 2016 yılı Ocak ayında nasıl bir çılgınlık yaptım onu anlatacağım. İşimiz gereği eşimle Van’da görev yaparken bebeğimiz olacağını öğrendik ve ben hamilelik hediyesi olarak tabi ki “Beni nereye götürüyorsun?” dedim, hal böyle olunca eşim de o sevinç beyinde anestezi etkisi ( 😀 😀 😀 ) yaptığından tamam hadi seç bakalım nereye gidelim deyince Tayland’a bir tur şirketi aracılığıyla 6 günlük tur için rezervasyon yaptırdık.

Hamileyken Okunması Gereken Kitap Önerileri

Hastane Doğum Çantası Hazırlama Rehberi

Processed with VSCO with  preset

Gezimiz Ocak ayının 17’sinde başlıyordu Ankara’dan İran aktarmalı olarak gidecektik. Ben bu arada 10 haftalık gebeydim. Tedbiren yanıma etimek tarzı kuru ve bozulmayacak hafif şeylerden, üçgen peynir ve siyah zeytin almıştım ki gebelik bulantılarının en iyi ilacıdır bunlar. Önce Van’dan Ankara’ya uçtuk orada arkadaşlarımızla biraz vakit geçirdikten sonra bizi havaalanına bıraktılar ve büyük yolculuğu beklemeye başladık. Tabi o mevsimde Van’da kar dizimize kadardı ve Ankara’nın ayazı da buz gibiydi. Herkes uçakta lahana gibi soyunmaya başladı, önce üstümüzdeki ağır montları çıkardık, sonra hırkalar çıktı, en son herkes şortlu ve tshirtlüydü. Rotamız önce İran, ardından aktarma yaparak Mahan Air ile Bangkok olacak şekildeydi. İran’da VIP dinlenme ücretsizdi fakat ne VIP bir de bana sorun… Özetlemek gerekirse İran’dan beklentinizi VIP tutmayınız efenim. 6-7 saat kadar aktarmamızı bekleyip uçağımıza bindik.

2019-02-03 10.39.20 2.jpg

Şimdi gelelim hamilelik kısmına, bilirsiniz bulantılar en çok 10.haftada zirve yapar tıbben de böyledir (bir hekim olarak söylüyorum ). Benim gebeliğin başından beri fazla bulantım olmamıştı. Bir akşam nöbette hafif bir kanama sorunum olup düşük tehdidi şüphesiyle kadın doğum doktorumun da önerisiyle progesteron içeren bir hormon ilacı kullanmaya başlamıştım. Sonrasında az olan bulantılarım birden arttı ve ben tekrar kanamam olmayınca ilacı bıraktım ama siz benim gibi yapmayın. Genel olarak bulantım sabahları biraz oluyordu ve kusmadan da atlatabildiğim düzeydeydi. Uçakta uzun aktarmaların etkisiyle mi yoksa 2 çeşit sunulan tavuk veya et seçeneği bana damak tadı olarak hitap etmediği için mi bilmiyorum ben et olanı yedikten sonra wc ye koştum ve biraz kustum. Baya da kötü bir yolculuktu açıkçası. Van’dan Ankara’ya gidiş beklemelerle 3 saat, Ankara’dan İran 3 saat, İran’da 6 saat bekleme, İran’dan Bangkok 5-6 saat ve ara sürelerle 20 saate yakın zamandır yoldaydım ve bunu biraz da progesteron etkisinin devam etmesine bağladım.

2019-02-03 10.39.18 1.jpg

Öğlen saatlerinde Bangkok’a inmiştik ve hemen tur programı başladı. Şunu çok net hatırlıyorum otobüsten iner inmez yüzüme vuran nemli havada boğuluyorum sandım. Sauna gibi bir hava hayal edin. Şimdi güzel kısımlara geliyoruz, havaya 15 dakikada alışıyorsunuz. Karnı burnundayken gitmemekte fayda var çünkü nefes darlığı ve aşırı terlemeye sebep olabilir. Benim durumumda henüz karnım fazla çıkmadığından gezmek veya havaya tahammül etmek açısından sorun olmadı. Oturan Budha, Yatan Budha , Wat Pho ve genel şehir turu yapıldı. Bu arada ben çoktan havaya alışmıştım ve iyi ki buradayım dedim. Yollarda envai çeşit meyve satan tezgahlar göreceksiniz. Sıcak havada buz gibi tropikal meyvelerden mutlaka tadın derim. Tayland adeta meyve cenneti. Şehir turu sonrası isteyenler masaja(rehberin ayarladığı güvenli temiz bir yer) gelebilir dedi rehberimiz. Tabi dedik biz de bunun için geldik ama masaj yapan ablaların yaş ortalaması kaç acaba dedim. Gittik gördük ki tonton teyzeler masaj yapıyormuş, bir rahatlamadım desem yalan olur. Salonda önce ön kısımda kil kireç karışımı benzeri bir maddeyle ayaklarımızı ovdular ve yıkadılar. Sonra her biri perdelerle ayrılmış bölmelere tek kişi tek kişi olacak şekilde geçtik, bize verilen toprak rengi kıyafetleri giydik. Masaj yapan tonton teyze Wat Pho da eğitim almış ve çok ama çok güler yüzlü biriydi öpücüklerimi gönderiyorum. Sağolsun ayak parmaklarımın her birinden kulağımın arkasına kadar her yerime masaj yaptı. Bir ara kafam bacaklarım birbirine girmiş halde buldum kendimi, yan taraftaki perdenin arkasından eşimin de benimle aynı garip poziyondayken o endişeli bakışını unutamam. 😀 Hamileyken de soft Thai masajı yapılabiliyormuş yani. Sadece çok esnetiyor ve bunun da ciddi bir zarar vereceğini sanmıyorum. Nitekim benim ne karın ağrım ne de kanamam olmadı. İşte bütün yol yorgunluğumu orada bıraktım.

2019-02-03 10.39.16 1.jpg

Akşam Bangkok Kanal Turu ve Pat Pong gece pazarı turuna katıldık. Kanalda hafif süzülerek gidilen bir kayıkta oluyorsunuz, tehlike arz etmiyor. Gece pazarı da 2016’daki dolar kuruna göre gayet ucuzdu. O zamanlar 1 dolar yaklaşık 3 TL idi , Tayland’ta Baht para birimi kullanılıyordu ve 1000 baht yaklaşık 100 TL idi. 15 TL’ye çantalar , 3 -5 TL’ye fil desenli sevimli cüzdanlar hatta zaman zaman 1 TL’ye denk gelen ücretlerle çeşitli ufak hediyelikler bulunabilecek bir yer. Burayı değerlendirin derim çünkü Pattaya sahil şehri olduğundan bu kadar ucuz olmuyor. Otelimize geldiğimizde şaşırdım çünkü biz 4 yıldızlı otel seçeneğini işaretlemiştik, otelimiz 5 yıldızlı gibi temiz ve konforluydu. Tayland gezim boyunca bir tek asık yüzlü insan görmedim. Her yerde çalışanlar da halk da çok cana yakındı.

2019-02-03 10.39.19 2.jpg

Yol 1.gün, Bangkok gezisi 2.gün, şimdi 3.güne geçelim. Kahvaltıda bolca tropikal meyve , süt, kruvasan, kahve, pirinçli değişik dolma çeşitleri, deniz ürünleri vardı. Ben yemek seçen biri değilim ama gerçekten uzak doğu mutfağına hiç adapte olamadım. Sabahları bolca meyve yedim, bulantım olursa etimek peynir zeytin kurtarıcım oldu. Öğlen ve akşam yemeklerindeyse vejetaryen pizza ve Burger King sayesinde bir şeyler yiyebildim. 3.günde yüzen çarşıya motorlu ufak botlarla gidildi. Yine fazla sarsmayan, pek riski olmayan bir yolculuktu. Burası da çok ucuz, şiddetle tavsiye ederim. Yemek için “yüzüyorsa bizde vardır” sloganlı dünya çapında ünlü bir deniz ürünü restoranına gidildi. Biz kalamar, suşi, karides istedik. Suşiyi yiyemedim çok yanlış bir hamleymiş bence. Kalamar bilindik bir tat olarak kurtarıcıydı. Akşam Tayland kültürünü anlatan ışıklı danslı bir gösteriye gidildi, güzeldi.

2019-02-03 10.39.18 2.jpg

4.gün otobüsle Pattaya yolculuğu yaptık 2-3 saat sürdü arada dinlendik güzel geçti. Pattaya’da safiri ile ünlü mücevher fabrikasına ve tropikal hayvanlardan üretilen deri ürünlerin olduğu bir fabrikaya ziyaret de tur dahilindeydi. Safir küçük bir yüzüğü yaklaşık 500 TL’ye tekabül eden bir fiyata almıştık. Buradan Million Year Stone Park, Nong Nooch Tropik Bahçe gezisine ve akşam Alcazar şova katıldık. Park ve bahçedeki gezide milyonlarca yıllık kalıntılar ve tropik hayvanlar da vardı. Timsahlı gösteriler, filleri yakından sevme ve kaplanla fotoğraf çekilme fırsatı bulduk. Filler çok uysaldı, sahiplerinin zavallı hayvanlara ne yaptıklarını düşünmek bile istemiyorum, umarım iyi davranmışlardır. Kaplanla fotoğraf çektirme kısmı aslında biraz sıkıntılı olabilir çünkü kaplan bence uyuşturulmuş değildi gayet canlıydı. Çenesinin altından zincirle bağlıydı ve yanında sopayla bekleyen eğiticisi vardı. Siz belli mesafeden sırtına dokunarak poz veriyorsunuz. O da tok olduğu için olsa gerek tepki vermiyor ama kuyruğu hizasında kalıyorsunuz diyebilirim. Fazla yaklaşılmasına izin verilmiyor. Akşamüstü de fil safarisine çıktık. Fil üzerinde yerel bir köyden geçip yaklaşık 30 dk gezdiren yerel rehberle beraber 3 kişi filin üzerindeydik. İnip binerken özel yüksek yerlerden direk filin sırtına biniyorsunuz hiç tehlikesi yok. Akşam ise Alcazar şov tamamı ladyboy olan ama gerçekte kadından ayır edemeyeceğiniz hatta bizden daha kadın galiba diye düşüneceğiniz kişiler tarafından yapılıyor. Önce kıskanıp sonra aman erkekmiş ya deyip boşveriyorsunuz. Pattaya’daki otelimiz de oldukça temiz, lüks ve güzeldi. Yemek sorunumuz burada fazla olmadı çünkü Pattaya’da tek bir AVM var, ulaşımı kolay ve içinde her çeşit restoran, özellikle de özlediğiniz Türk restoranı olan bir yer. Çay içmek iyi gelecek, pahalı ama gidin, başka çare yok.

Processed with VSCO with  preset

5.gün Mercan adası turuna sürat tekneleri ile gittik. Ben rehberimize hamile olduğumu söylemeyi unutmuştum fakat yerel rehber bir ara duymuş ve beni uyardı, çok sarsıntılı olan ön kısımdan kaldırıp daha az sarsan bir yere geçirdi. Adada kum bembeyaz ve ışıl ışıl, deniz de cam gibi berraktı. Denizdeki tek sorun dibinin çok kayalıklı olmasıydı, bazı yerler kum olmasına rağmen tedbirli gidin derim. Turun içinde öğle yemeği dahildi, alabalık benzeri büyük balıklardan ikram edildi. Akşam meşhur Walking Street’e doğru bir sahil yürüyüşü yapıp son hediyelik eşyalarımızı aldık . Şu konuda uyarmalıyım ki pataya sahili adım başı dönerciler, Taylandlılar’dan ve çeşit çeşit kızartılmış yiyecekler satan büfelerden dolayı biraz duman altıydı ve o yiyecekler gerçekten kötü kokuyordu. Meyvelerden ve Hindistan cevizi suyundan idare edin. Ertesi gün dönüş yoluna çıktık , gelişin benzeri ve daha uzun süren (24 saat civarı) bir yolculuk oldu. Bu sefer uçak yemeklerinden yemedim, tuzlu atıştırmalıklarla muz vardı yanımda. Hiç kusmadım ve yorgunlukla sık tuvalete gitme dışında bir problem olmadı. Yalnız dönüşte Ankara ayazında kaşe kabanın altında uçuş uçuş bir etekle taksi beklemek pek akıl karı değil, ona göre uçakta yeniden kışlık kıyafetlerinizi giymeyi unutmayın. Keyifli yolculuklar dilerim. 🙂

Yazı Sahibi: Merve Hilal Tepe

Instagram: _mervehilall_

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s