Epeydir merak ettiğim Viyana’yı 1 Mayıs tatilini kullanarak bahar mevsiminde ziyaret etme fırsatı bulduk bu yıl. Viyana hakkında birçok gezi blogunda detaylı ve özenle hazırlanmış, benim de faydalandığım rehber yazılar mevcut; bu yüzden burada uzun uzun sarayları ve meşhur kafeleri anlatmaktansa, 9 aylık bebeğimizle ilk yurtdışı gezimizden bize kalan, belki sizin de faydalanabileceğiniz deneyimlerimizi paylaşmak istedim.

• Havalanı şehir merkezine fazla uzak değil. Metro hatlarına aktarma yapabileceğiniz banliyö treni (yolculuk daha uzun sürüyor) ya da CAT (havalanı ile şehir merkezi arasında çalışan ekspres tren) kullanılabilir. Vienna airport taxi (https://www.vienna-airport-cab.at/index.php/en/) ve Uber’den de gideceğiniz yere göre fiyat almanızı tavsiye ederim. Özellikle ikiden fazla kişi için CAT gereksiz pahalı bence, taksi veya Uber kullanmak çok daha uygun fiyatlı ve rahat olabilir. Biz dönüşte Uber kullandık; şoförümüz bebekle taksi yolculuğunda havaalanındaki polislerin görürlerse sorun çıkarabildiğini, inerken bebeği göstermemeye çalışmamızı istedi.( Tahmin edin nereliydi? 🇹🇷) Ben çareyi taksi kullandığımızda bebeği kanguruya bağlayıp üzerine de kendi kemerimi takarak buldum.

• Kalacağımız apartman dairesine Booking’den uzun süre önce rezervasyon yaptırmıştık. Türklerin yoğun olarak yaşadığı bir bölge olduğunu sonradan öğrendiğimiz Brauhausgrasse bölgesindeki Park Apartments Wien’de kaldık. Ben dalgınlıkla tek odalı bir oda rezerve etsem de çocukla daha rahat olurum derseniz iki yatak odalı daireler de mevcuttu. Tarihi merkeze yarım saat yürüme mesafesindeydi ve 300 metre uzaklıkta metro istasyonu mevcuttu fakat gittiğimiz tarihlerde tadilatta olduğundan kullanamadık.

• 1 Mayıs resmi tatil nedeniyle tüm marketler kapalıydı. Su ve yiyecek almak için imdadımıza bölgedeki 24 saat açık olan Türk marketleri yetişti.

• Viyana yerel saati Türkiye saatine göre 1 saat geri. Eğer bebeğinizin düzenli uyku saatleri varsa ve evde/otelde uyutacaksanız havanın geç kararacağını hesaba katmakta fayda var, yanınıza karartma perdesi almayı düşünebilirsiniz. Biz saatlerde biraz kayma dışında belirgin bir sorun yaşamadık.

• Naschmarkt hem farklı tarzlarda birçok restoran; hem de taze sebze ve meyve bulabileceğiniz bir kompleks. Ek gıda arayışında faydalı olabilir.

• İlk gün aktarmalı uçuş, market arayışı ve alışveriş nedeniyle evimize ancak akşamüstü yerleşebildik ve dışarı çıkmaya halimiz kalmadı. Bebeksiz olsaydık muhtemelen ilk güne de bir şeyler sıkıştırırdık. Bebekle gezerken varış gününü tatil planına dahil etmemek lazımmış!

• Seyahati planlarken gitmek istediğim müzelere bebekle ne kadar vakit ayırabileceğimi bilmediğimden sadece Albertina Müzesi ve Müzik Evi’ne (Haus der musik) internetten bilet almıştım. Hemen hemen tüm müzelere internet üzerinden bir yıl geçerliliği olan bilet almak mümkün. Vaktinizi -özellikle bebeğin uyuduğu o değerli anları- bilet sırasında harcamamak için biletleri önceden almak faydalı olabilir.

• Tarihi görülmesi gereken yapılar ve kafeler çoğunlukla birbirine yakın konumda, zaten yürüyerek gezerken bir çoğunu görme şansınız oluyor. Viyana düz bir şehir, kaldırımları alçak ve geniş. Dolayısıyla -biz çoğunlukla kanguru kullansak da-bebek arabasıyla gezmek çok rahat. Yalnız Belvedere ve Schönbrunn Sarayı merkezin biraz daha dışında kalıyor.

• İkinci günümüzde öğleden önce güneşli havadan faydalanarak çoğunlukla yürüyerek gezdik. Hofburg Sarayı ve bahçesi, opera binası, Aziz Stephan Katedrali’ni gördük. Hofburg sarayının yakınlarındaki Volksgarten’ da Deniz Tibet için emekleme molası verdik. Yeni emeklemeye başladığından sürekli hareket etmek istiyordu. Seyahatimiz boyunca bulduğumuz her fırsatta çimlerde gönlünce hareket etmesine izin vermek enerjisini atmasını sağladı ve gezerken sıkılıp huysuzlanmasını engellemiş olduk. Kahve molasını Cafe Central’de verdik. İçeride oturmak için bekleyenler uzun bir kuyruk oluşturmuştu. Bizse sıraya girmektense bahçesinde oturup, tuvalet için içeri girdiğimizde fotoğraf çekmeyi tercih ettik.

• Öğleden sonra Albertina Müzesi’nin hemen yanındaki Park Burggarten’ da bir şeyler atıştırıp Deniz Tibet’in uyku saatine kadar oyalandık. Uykuya dalınca da müzeye geçtik. Müzeyi pusetle gezmek mümkün fakat büyük çantalarla girmenize izin verilmiyor. Müzenin alt katında ücretsiz; üstteki girişte ise 1 euro karşılığında eşyalarınızı bırakabileceğiniz vestiyer bulunmakta. Benim için çok keyifli bir müzeydi. Müze sonrası hemen karşısındaki Cafe Mozart’ta fazla sıra beklemeden yer bulduk. Sıcak vanilya soslu applestrudel denedik ve tek porsiyon kesinlikle iki kişi için yeterliydi.

• Üçüncü günün öğleden öncesini Schönbrunn’da geçirdik.Yağmur nedeniyle ulaşım için Uber kullandık. Bileti kapıda satın aldık fakat aldıktan sonra giriş saatinin öğleden sonrayı gösterdiğini fark ettik. Bilet makinelerinin üzerindeki uyarı yazılarını ise sonradan gördüm. Neyse ki iyi niyetli kapı görevlisi bizi bebekle görünce içeri girmemize izin verdi. Her zaman böyle şanslı olmama ihtimaline karşı tavsiyem sarayı gezmek istiyorsanız internetten kendinize uygun saate bilet almanız. Sarayın ücretsiz vestiyeri mevcut. Çanta ile girilmesine izin verilmiyor. Puset içinse görevliler asansörü açıp size yardımcı oluyorlar, sarayı pusetle gezebiliyorsunuz. Sarayın içini Deniz Tibet’in uyku saatine denk getirip gezme şansı bulduk. Bahçeyi ise o uyandığında biraz onu yürüterek biraz kanguruda taşıyarak gezdik. Eğer daha büyük çocuğunuz varsa Schönbrunn hayvanat bahçesini gezmek keyifli olabilir. Biz yağmurdan ve kısıtlı zamandan dolayı hayvanat bahçesini dolaşmadık.

• Amerlingbeisl’da yemek molasından sonra Belvedere Sarayı’na yürüdük. Zengin Klimt koleksiyonuna sahip yukarı Belvedere Sarayı için bilet aldık. Belvedere Sarayı’nda çantalar için vestiyer yine ücretsiz fakat bebek arabalarını kabul etmiyorlar. Uygun bir kenara koyabilir ya da sarayı pusetle gezebilirsiniz. Sarayı gezdikten sonra şiddetli yağmur yüzünden uzunca bir süre içerde mahsur kaldığımızdan Deniz Tibet’in en huzursuz zamanlarını burada yaşadık.

• Dönüş günümüzde Haus Der Musik planımız vardı. Açılış saati 10.00 olduğundan öncesinde tarihi merkezde dolaşıp, meşhur Hotel Sacher’in kafesinde fazla sıra beklemeden oturma şansı bulduk. Öğleden sonra tekrar önünden geçtiğimizde ise upuzun bir sıra vardı kapısında. Bebekle güne erken başlamanın faydaları! Deniz Tibet sabah uykusunu uyurken, kafenin klasik müzik dinlediğimiz sakin ortamında kahve içmek gezimizin en dinlendirici zamanlarından olabilir. Meşhur pastası sacher torte’yi denedik ve bizce yine tek porsiyon iki kişi için gayet yeterliydi.

• Haus Der Musik; içinde müzik ve sesle ilgili birçok eğlenceli ve bilgilendirici aktiviteyi bulabileceğiniz bir yer. Çocukla ya da çocuksuz Viyana’yı gezen herkese kesinlikle öneririm. Deniz Tibet’in bile dikkatini çeken birçok şey vardı ki, büyük çocuklar çok daha keyif alarak dolaşır eminim. Piyano tuşlarından merdiveni, filarmoni orkestrasını yönetme şansı, kendi valsini besteleme gibi eğlenceli uygulamalar mevcut. Aynı zamanda birçok bestecinin hayatını öğrenme, farklı enstrümanları tanıma fırsatı bulabilirsiniz. Çalışanlarının çok ilgili olduğu ücretsiz vestiyerine eşyalarınızı bırakma şansınız var. Bebek arabaları için de ayrı bir yerleri mevcut. Yukarı bebek arabasıyla çıkmak mümkün değil. Valizleri burada bırakıp havaalanına geçene kadar tarihi merkezde dolaşabilmek günümüzü kurtardı.

• Aklımızda görülecek daha birçok yer vardı, hepsini göremedik fakat gittiğimiz müze ve sarayları bu kadar detaylı gezebileceğimizi de hiç tahmin etmemiştim. Esnek olup, gerginlik anlarında birbirimize keyif için gezdiğimizi hatırlatıp rahatlamak gerekiyormuş, eşimle bunu tecrübe etmiş olduk.

• Seyahati planlarken saf ve masum biz “Akşamları sırayla dışarı çıkarız.” diye düşünürken günlük 25.000 adımı kanguruyla on kiloya yaklaşmış bebekle atınca bu plan ancak önümüzdeki seyahatlere temenni olarak kaldı.

• Yorucu muydu? Evet, pek tabii.. Fakat sevdiğimiz bir şeyi bebeğimizle de yapabilmeye ve onun da mutlu olduğunu görmeye kesinlikle değdi.