Henüz çocuk sahibi olmamış birine seyahatler kaça ayrılır diye sorulsa gelecek cevap muhtemelen “yurt içi ve yurt dışı diye ikiye ayrılır” olacaktır. Oysa aynı soruya bir anne babanın vereceği cevap büyük olasılıkla “çocuklu seyahatler ve çocuksuz seyahatler” şeklindedir. Bu yazıyı okuduğunuza göre siz de büyük olasılıkla ikinci kategoridesiniz demektir. 🙂 O zaman çocuksuz seyahatlerden iki kat efor ve para harcadığımız çocuklu seyahatlerde nokta atışı tercihler yapmanın, hepimizin en büyük arzusu olduğu konusunda hemfikirizdir sanırım.
Bugüne kadar çocuklarımızla 4 kıta 14 ülke gezmiş bir anne olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki çocuklu seyahatten değil yanlış tercihlerden korkmak gerek. Büyük kızımın yurt dışında ilk seyahat ettiği ülke Singapur idi ve henüz 1 yaşındaydı. Öyle ki bir kez bile puseti kapatma gereği duymadan bütün şehri baştan başa toplu taşımalarla dolaşmıştık. Küçük kızımın ilk seyahati ise Maldivler’e idi ve 6 aylıktı. Sanırım etrafı yeni algılamaya başladığı o aylarda dünyaya geldiğine pek memnun olmuş olmalı. 🙂
Sanılanın aksine çocuklarla en rahat seyahat edilen yaşın ilk 6 ay olduğunu düşünmüşümdür hep. Ek gıda derdi yok, emen bir bebek ise biberon derdi bile yok. Takın slinge gidin gidebildiğiniz yere. Neredeyse puset taşımanıza bile gerek yok. Bu dönem için tavsiyem Amerika, Asya, Avrupa ya da kısaca aşırı soğuk ya da sıcak olmayan, hijyenik olan her yer.
1 yaştan 2 yaşa kadar ise artık hareketlenmelerin arttığı, küçük bir kaşif edasıyla her şeyin ellendiği, tadıldığı, söküldüğü, atıldığı bir dönemde temkinli adımlar atmak önemli. Bu yaş grubunu herhangi bir taşıtta uzun süre tutmak zor olacağı için tavsiyem yolculukların uyku saatine denk getirilmesi ve mümkün mertebe saat farkının az olduğu ülkelerin tercih edilmesi. Seyahat süresini kısa tutmakta da büyük fayda var. Bu yaş grubuyla seyahat etmenin en büyük artısı ise henüz bütçenize bir bilet parasının daha ilave olmamış olması. 🙂 Tavsiyem Dubai, Maldivler, Barcelona, Londra, Stockholm.
2,5 – 3 yaşlarından sonra ise sendromların zirve yapıp yavaş yavaş inişe başladığı dönemler. Artık neden ağladığını bir türlü çözemediğiniz minik ergeninizin yerini yavaş yavaş kendini ifade edebilen, ne isteyip istemediğini söyleyen bir minik yol arkadaşı almak üzere. Yine de yola çıkmadan önce boya kalemlerini, boyama kitaplarını, stickerları, birkaç süprizli oyuncağı ve acil durumlarda başvurulacak atıştırmalıkları stoklamakta fayda var. Tavsiyem Paris, Viyana, Roma, Kopenhag, Tayland.
4-5 yaşlarından sonra ise uzun uçuşlarda nasıl oyalayacağınızı düşünmek yerine kulaklığını takıp önündeki ekrandan istediği filmi seçen, resim yapan, bulmaca çözen, yemeğini kendi yiyip uyuyan bir minik gezgine sahip olmak üzeresiniz bile. Sonunda tünelin ucundaki ışık göründü diyebiliriz. Tabii bu dönemlerde bir kardeş planlamıyorsanız 🙂 Tavsiyem Dubrovnik, Lizbon, Prag, Yunan adaları, Bali.
6 yaş ve üstü için henüz çok fazla tecrübem olmasa da şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki artık gideceğiniz destinasyona karar verirken yalnız değilsiniz. 🙂 Hatta gidilecek şehirden çok yapılacak aktivite daha da ön plana çıkacak diyebilirim. Örneğin Disneyland’ta Elsa ile tanışmak, Legoland’de dev Legolarla oynamak, o çok büyük su parklı otel, ya da dev kaplumbağaları görebileceği bir yer… Kısmetse birlikte geçirilecek topu topu 18 yazımız olduğunu düşünürsek birlikte her yaşın keyfini çıkarmaktan başka bir seçenek kalmıyor geriye. Francis Bacon’ın dediği gibi, seyahat etmek gençlikte eğitimin, ileriki yaşlarda deneyimin bir parçası. Herkese minik kaşifleriyle birlikte unutamayacakları anılarla dolu nice mutlu seyahatler dilerim.
İMZA İKİ ÇOCUKLU GEZGİN BİR ANNE
Yazı Sahibi: Sinem Çalışkan
Instagram: 4bavul1yol